Çağımızın hastalığı obezite, ülkemiz gibi gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin en büyük sağlık sorunlarından biri haline gelmiştir.
Alınan tüm önlemlere rağmen her geçen gün obez hasta sayıları tüm dünyada dramatik olarak artış göstermeye devam etmektedir.
2014 yılı verilerine göre Dünya nüfusunun %39’u aşırı kilolu ve %13’ü obezite hastası iken; Türkiye’de ise nüfusun %31’i aşırı kilolu ve %12,3’ü ise obezite hastasıdır. Bu demektir ki Türkiye’de yaklaşık 16 milyon obez hasta bulunmakta ve bu sayı her geçen gün artmaktadır. Ayrıca Dünyada her yıl 2,8 milyon kişi obezite ve yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Bu nedenle obezite sadece zayıflamak kaygısıyla değil sağlıklı yaşam açısından mücadele edilmesi gereken bir hastalıktır. Her ne kadar obezitenin tanımı vücut yağ oranının kadınlarda %30, erkeklerde %25’in üzerine çıkması olarak tariflense de hastalık sadece yağ artışından ibaret değildir. Çünkü obezite başta hipertansiyon, şeker hastalığı (Tip 2 diyabet), koroner kalp hastalıkları, kemik hastalıkları (osteoartrit), uyku apne hastalığı başta olmak üzere birçok sağlık sorununa yol açan ciddi kronik bir hastalıktır.
Aslında obezite önlenebilir bir hastalıktır ve dünyada önlenebilir ölüm nedenleri arasında sigaradan sonra ikinci sırada gelmektedir. Temelinde her ne kadar genetik nedenler ve bazı hastalıklar (Tiroid hastalıkları veya Cushing Hastalığı vb). olsa da çoğunluğu hareketsizlik, düzensiz yaşam ve dengesiz beslenme yatmaktadır.
Baş döndürücü hızda gelişen teknoloji hayatımızı ne kadar kolaylaştırıyorsa bir o kadarda sağlıksız yaşam ve obeziteye yol açmaktadır. Modern çağla birlikte araçlarla ulaşım kolaylığı, gıdadan giyime kadar tüm temel alışverişlerimizi oturduğumuz yerden yapar olmamız, elektrikli merdivenler, asansörler vs. gibi hayatı kolaylaştıran teknolojik gelişmeler ve zamanın değerliliği bizlere hareketlerimizde ciddi kısıtlamaları beraberinde getirdi. Ayrıca hızlı ancak yüksek kalori içeren fast food tarzı beslenme kültürü günlük hayatımızda artık alışılagelmiştir. Bunun yanında gerek günlük yaşantı gerekse sosyal medyanın tüketime yönelik özendirmeleri bireylerin sürekli yeme güdüsünü dürtüklemektedir. Gün içinde alınan yüksek kaloriler ve bunu karşılayamayan düşük harektli yaşam sonuç olarak obezite hastalığını doğurmaktadır. Alında obeziteye yakalanmamanın formülü basittir:
Günlük alınan kalori – Günlük harcanan kalori= 0
Bu formülde sürekli harcanmayan kalori ve bunun devamlı hale gelmesi bize kilo ve beraberinde hastalıklar olarak geri dönmektedir. Eğer bu kısır döngü bireyler tarafından kırılamayacak kadar ciddi boyutlara gelmişse mutlaka bir uzmana danışılarak gerek cerrahi dışı yöntemler gerekse cerrahi yöntemlerle sağlıklı yaşama kavuşmak mümkündür.